FESTİVALDEN GERİYE KALAN AYAK İZLERİ.
09 Temmuz 2019 21:57:28
Dobra dobra yazarım
21.Yüzyılda şehrimizin heyecanla beklediği 21. Sevgi Barış Dostluk Festivali gerçekleşti. Bu Festivalin olması gerekiyormuydu? Evet gerekiyordu. Halil Başkanın seçimlerde seçmene verdiği en önemli sözlerden biriydi.
Eğer bu Festival bu sene gerçekleşmeseydi halkın kendisine olan güvenini kaybedecekti. Her ne pahasına olursa olsun bu festivali yapmalıydı ve de yaptı.
Peki halk için gerçekten gereklimiydi bu festival? ona da EVET. Zamanımızda öyle stres içinde, öylesine gergin, öylesine tahammülsüz, fünyesi çıkartılmış bomba gibi serseri mayın gibi ortada dolaşan insanların belli aralıklarla gazını almak, onları rahatlatmak gerekir.
Festivalin küçüğü büyüğü olmaz, kalitesi olur. 5 yıl Festivallere hasret kaldık deniliyor. Festival sanki son 5 yıl da yapılmamış gibi yorum yapmayalım arkadaşlar. Sadece geniş kapsamlı yapılmadı. O festivallerde de insanlar eğlendi.
Bu Festivalde isim yapmış sahne alan sanatçılar vardı ama kuzum onlar da artık ulaşılamayan insanlar değil ki. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, sanatçılar artık eskisi gibi gizemli değil. Yüzlerini görmekten, adlarını duymaktan, magazin haberlerindeki saçmalıklarını okumaktan gına geldi.
Onları burada görsek ne olur görmesek ne olur. Murat Boz Ereğlili, Allah aşkına Ereğli’ye bir çivi çakmış mı diye soruyorlar? Cahilliğime verin ama ben bilmiyorum Ereğli ye bir yatırımı olmuşsa bana da söyleyin de bende bileyim. Bu halkın sevgisinden hayranlığından para kazanmış ama kazandıklarından Ereğli’mize geri dönüşü olmuş mu olmamış mi bilmiyorum.
Hoş Acun Ilıcalının kanatları altında olmasa kendini sevdirmese bu gün ki Murat Boz bu kadar hızlı ünlü olurmuydu onu da bilmiyoruz ya neyse. Yani diyorum ki sahnede kimin olduğu bu halkın o kadar da umurunda değil. Sahnesi iyi olan hareketli müzikler eşliğinde halka hitap eden, halkı coşturan bir sanatçı olsun yeter.
İnsanlar 3 gün 3 gece özgürce sokaklarda geziniyor. Hem de özgürlük sınırlarını aşarcasına. Çimenlerin üzerinde sere serpe yatanlar, caddede sarmaş dolaş dans edenler. Yediklerini içtiklerini yerlere atanlar. Müzik eşliğinde, ellerinde ne varsa mikrofon gibi ağızlarına götürüp şarkıya eşlik ederek, kendilerini sahnede şarkı söyleyen sanatçı sanıp çılgınlar gibi dans edenler.
Yani efendim anlayacağınız, zamane insanları böyle eğlenmeyi seviyor. Başkan Halil Posbıyık da nabza göre şerbeti veriyor. Zaman sana uymuyorsa sen zamana uyacaksın demişler. Yumurta kırılmadan omlet olmaz. Eğlenmeyi seviyorsak zorluklarına da katlanmak gerek.
Posbıyık Festival için esnaftan para aldı deniliyor, valla alan razı veren razı ise bize söz düşmez. Kimse kimseden zorla bir şey alamaz. Kurallara uyarak yaşamınıza devam ediyorsanız kimse size dokunamaz.
Esnafa ‘’ Festivalde para kazanabildin mi diye sormuşlar, Festival için verdiğim parayı geri kazanma derdindeyim’’ demiş. İnşallah herkes festival için verdiği parayı çıkarabilmiştir. Çıkaramayanlarda helal ederler inşallah.
Sadece çarşı esnafından para alındı sanırsam, öyle ya festival çarşıda yapıldı getirisi de götürüsü de orada yaşandı. Meydan başında ya da diğer iş yerlerinin olduğu yerde festival hareketi yoktu.
Halil Posbıyık’a badana boya yapan o kadar çok ki ne elleri aşındı ne de dilleri. Bize de şöyle bir sıva yapıp geçmişsin derler kesinlikle.
Gelelim sadete, efendim festival organizasyonu fiyaskoydu bence. ACEMİCE.
Festivalden bende iz bırakan tek görüntü ‘’ Halil Posbıyık çok özlemiş başkanlık yapmayı, festivalleri, halkla kucaklaşmayı. Yerinde duramayan, oturamayan, heyecanlı, kıpır kıpır bir başkan gördüm. Sanki ilk kez festival yaşıyormuş gibiydi kendisi. Başkanın etrafında bu kadar çok danışmana ihtiyacı yok o hala kendisi nerde ne yapacağını çok iyi biliyor. 5 yıl ara vermek bence başkanımıza iyi gelmiş. Kendisinin söylediği bir cümle hala aklımdadır. ( İlk 5 yılım acemilik, ikinci 5 yılım çıraklık, üçüncü 5 yılım ustalık, dördüncü 5 yılım doyumluk. ) demişti çok da doğru söylemişti. Belediye Başkan’ı olarak şehre yapacakları artık bitmişti. Yeni heyecan gerekliydi, Milletvekilliği yakışırdı kendisine Ankara’dan Ereğli’ye köprü kurması gerekiyordu ama buna fırsat vermediler. Hemen arkasından yeniden Belediye Başkanlığı yapsaydı bu günkü hazzı duyamazdı. Şu anda üzerinde ilk yıllarınkinden daha fazla, daha tecrübeli, daha hırslı bir gömlek taşıyan görevli bir başkan var.’’ Hadi hayırlısı.Şu bir gerçek ki Başkanlık Halil Posbıyık'a yakışıyor. Kendisine kızsalar da kimse ondan vazgeçmiyor.
Festivale ilk gün bizlerde sabah tan itibaren güzel başladık. Başladık başlamasına da akşam konser alanı rezaletini görünce ‘’ her şey güzel olacak ‘’ hevesimiz kursağımızda kaldı.
Allah aşkına hangi akla hizmetle siz festival komitesi, siz komite başkanı, siz başkanımızın tecrübeli baş danışmanı sizler nasıl olurda festivalde en çok kalabalık olan iskele camisinin karşısını basın giriş kapısı olarak belirlersiniz. Yetmedi kapıdan girdiğimiz gibi hemen oraya basına ayrılan alan burası diye ön kısımda ve arka kısımda yoğun izleyici olan halkın arasında habercileri bırakırsınız. Hemen yanımızda engelli sandalyesinde olan engelli kardeşlerimiz var, bizler onların arasından geçip sahne önüne gidiyor 10 dakika görüntü alıp tekrar onların arasından geçip bize ayrılan yere geliyoruz. Tam bir eziyetti herkes için.
Kapıdan içeri girişimiz sorun, dışarı çıkışımız ayrı sorun, o insan kalabalığını yarıp dışarı çıkmak nasıl bir işkenceydi. Bunu her kim düşündüyse tebrik ederim resmen yerel basınla Halil Başkan’ın arasın da uçurum açtı.
Daha ilk gece Seyhan Dikay ve Serpil Demir Kasapoğlu ile birlikte o kalabalığı yarıp dışarı çıkmak için mücadele verirken kapıda fotoğraf makineme zarar verdiler. Resmen işkenceydi o alandan ayrılışımız. Son 2 akşam arkadaşlarla konser alanına girmeme kararı aldık ve uyguladık. Sağ olsun Belediye Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Ersin Kaya ve Gazeteci Kurtuluş Ayyıldız olaya 3. Akşam müdahale edip yaşadıklarımızdan dolayı özür dileyerek, basının rahat konser alanına giriş çıkış sağlayabilmesi için gereken ne ise yaptılar. Her ikisine teşekkür ediyorum.
Gelelim neden böyle olduğuna, daha önceki festivallerde anıtın arkasından girişimiz sağlanır, biz basın mensupları da anıt arkasında olurduk. Basın ile görüşmek istemeyen sanatçı olursa başkan bizleri uyarır bizlerde o sanatçının yakınına bile uğramazdık. Bu sene festival de basını hiçe saymak, ötelemek ne demek. Bilmeyen birileri bizim festival kültürümüzü bilmez doğrudur ama biz 21. Festivalimizi yapıyoruz ilk kez festival görmüyoruz yani Ereğli de.
Başkan Halil Posbıyık hiçbir zaman basınla arasına böyle uçurum gibi mesafe koymamıştır. Kendisini eleştiren basınla bile arasına mesafe koymayan bir başkana, siz kimler, bu hatayı nasıl yaptırdınız.
Kendinize gelin, haddinizi bilin. Basın danışmanlığı entel takılma yeri değildir. Basın bir şehrin can damarıdır. Basın olmazsa o şehrin dışarıya tanıtımı asla yapılamaz. Gerçek habercilerle, haberci geçinenleri ayırt etmeyi bilmezseniz başınız çok ağrır.
Sibel Kırmızı Festival Komite Başkanıymış hangi sıfatla başkan olmuş onu da bilmiyorum ama basına karşı tutumu hiç hoş değildi. Başkanın kesin emri var basın konser alanına girmeyecek, alınmayacak basını dışarı çıkartın derhal diyerek kapıda ki görevlilere emir vermiş ya yazık çok yazık.
Sayın Ekrem İmamoğlu geldiğinde aracı ile kapıdan içeri girdi, arkasından İmamoğlu ile birlikte İstanbul’dan geldiğini söyleyerek içeri girmeye çalışan basın kartını görevliye gösteren muhabir adam, kapıda ki görevli tarafından terslenip ‘’ basının içeri alınması yasak beyefendi alamayız’’ denildikçe adam ısrarla ‘’siz kafayı mı yediniz bırakın beni işte basın giriş kartım, ben İstanbul’dan başkanımız Ekrem İmamoğlu ile geliyorum, fotoğraf çekeceğim geç kalıyorum’’ dese de bizim kapıda ki görevlilerimiz adamın suratına sırıta sırıta alamayız dediler.
Bırakın beyefendi ısrar etmeyin uzaydan geldim deseniz de almazlar, emir büyük yerdenmiş başkanımızın danışmanı öyle emir verdi bize, sizleri içeri alamayız diyorlar. Bizde basınız bizi de almıyorlar, siz en iyisi telefonla birilerine ulaşmaya bakın başka türlü içeri giremezsiniz, dedik arkadaşlarla ve oradan uzaklaştık, sonrasında neler yaşandı bilmiyorum.
Uzaklaşırken, kendi adıma söylemem gerekirse ‘’ Başkanın yanındakiler kaş yapalım derken göz çıkartıyorlar farkında değiller, bu festivalde basına gösterilen ilgi ve alaka doğrusu gözlerimi yaşarttı. Arkadaşlarla cam cafe de oturup sohbet ederek zaman geçirdik doğrusu siteye haber geçme ihtiyacı bile hissetmedim. Daha ilk geceden basının festival şevkini kırmışlardı çünkü.’’ Sibel Kırmızı bizim hatamız değil, festivale gelen konuklar kesinlikle basın görmek istemediklerini söylediler bizlerde uygulamak zorundayız demişti. Madem basın istenmiyor o zaman bizlerin de haber yapmasına gerek yok, kendileri çalıp kendileri oynasın dedik.
Bu festivalden geride bana kalan tek anı ‘’ zarar gören fotoğraf makinem ‘’ Gazeteci arkadaşımız Seyhan Dikay başta olmak üzere yanlışlara tepki göstermeyi bilen meslektaşlarımı tebrik ediyorum.
Hep olumlu yorum yapılmaz, yanlışları da görüp dile getirmek bizlerin görevi, birileri sürekli pohpohlarsa orada bir sorun var demektir.
Her ne kadar geç de olsa kendilerine iletilen soruna odaklanıp çözüm üreten arkadaşlar Ersin Kaya ve Kurtuluş Ayyıldız’a teşekkürler.
Diğer Yazıları
Köşe Yazarlarımız
Alıntı Yazarlarımız
Çok Okunan Köşe Yazıları
» Henüz BUGÜN Yazı Görünmüyor
» Henüz BU HAFTA Yazı Görünmüyor